Takipçiler

20160405

Bilin ki, bu başarısız bir intihar girişimi

Nasıl dipsiz bir kuyu, kimse bilmez, kimse anlamaz. Hayat, onun için her zaman acımasızdı, lakin bu sefer başkaydı sanki. 
Nedir, hiçlik?
Hiç, hiç olduğunuzu hissettiniz mi?
Esareti, esir olduğunuzu iliklerinize kadar hissettiniz mi?
Dünyaya gelmeyi o istememişti, yaradılışta Tanrı ona bir seçme hakkı sunmamıştı ve belki bu yüzden ölümü özgürlük olarak görüyordu. Esirdi. Dünyaya geldiği andan beri esirdi. Ölürse şayet, özgür olacaktı. Toprak olacaktı, çiçek olacaktı, belki en güzel, en özel mevsimlerde dallanıp budaklanan bir ağaç olacaktı, lakin özgür olacaktı.
Hızlı ve sert adımlarla evine yürüdü o gün. Ailesini aradı, sevdikleriyle uzun uzun konuştu. Ardından bir şarkı açtı, coverdı fakat iyi bir coverdı. 
Ceyl'an Ertem - Odalarda Işıksızım. 
Oysa kim bilebilirdi, hayatının sonuna dek bu şarkıyı ne zaman dinlese, o geceyi hatırlayacağını... Banyoya attı kendini. Temizlendi, dünyaya geldiği o ilk gün kadar temiz oldu ve en sevdiği beyaz elbisesini giydi üzerine. Belki hiç giyemeyeceği gelinliğini anımsayarak giydi, belki de kefenini hayal ederek.
Aynı şarkı belki bin defa çaldı o gece, bilincini kaybedene kadar da eşlik etti. Bir şişe şarap açtı, rose. Eşinin kırıldığı en güzel kadehine doldurdu şarabı. Annesine, babasına, en yakın arkadaşına ve sevdiği adama mektup yazdı; veda mektubu. Defalarca özür diledi. Birazdan yapacaklarının özrünü... Ağladı, yazdı, özür diledi, isyan etti ve hepsine defalarca onları aslında ne çok sevdiğini söyledi. Ve hatta yalvardı "Ne olur kızmayın bana..." diye... 
Söndürdü ışıkları, bir mum yaktı. Uzaklar karanlıktır ve belki bu mum yolunu bulmasına yardımcı olur diye.
Şarap bitti.
Mum bitti.
Sigarası bitti.
Sarhoştu ve bedeni uyuşmuştu. Öyle ki, ölümün dayanılmaz acısını hissedemeyecekti. En ince ve en keskin bıçağı alıp, sapladı bileklerine. Gülümsedi, özgür olacaktı çünkü. Neydi özgürlük, bir daha sorguladı. Şarkıyı hala duyabiliyordu, lakin artık eşlik edemeyecek kadar yorgundu. Anımsamak güç ne kadar zaman geçtiğini,belki kırk beş dakika. Uykusu geldi. Biraz da üşüdü. Aynı şarkıyla uyudu. 
Tüm bu süreci rüyasında bir daha yaşadı. Gün ağrırken, uyandı. Ağrı ile uyandı. kan gölüne dönmüş yatağında, saatler önce olduğunu anımsamaya çalıştı. Zaten ne zaman şarap içse, anımsamak daha da zor oluyordu yaşananları. Bileklerine baktı. Yataktan doğrulmaya çalıştı. Hissetmiyordu ellerini. Oysa sevdiği adam onun en çok ellerini beğenirdi. 
Ne yapmıştı böyle? Pişman mıydı? Neden başarısız oldu? Ölmeyi bile başaramadı yani, öyle mi? Belki de bu, hayatının en büyük başarısızlığıydı. Ellerinden destek alarak yataktan doğrulmaya çalıştı, hissetmiyordu, defalarca yokladı kendini, kalkamıyordu. Ya bir daha piyano çalamazsa? Korktu. Oysa saatler önce en büyük dileği, ölümüydü. Belki de bu onun artık tescilli bir akıl hastası olduğunun en büyük kanıtı olacaktı. 
Bu ben olayım, siz olun, ya da içimizden herhangi biri. Kim olursa olsun, şu an bunu okuyorsanız bilin ki bu başarısız bir intihar girişiminden başka bir şey değildi.

1 yorum: